27 Mart 2010 Cumartesi

Pırasayı pek sevmem ama böreğin içinde lezzetli oluyor

Ne kadar lezzetli yapılsa da, zeytinyağı, havucu ve bilimum tencere içi hemtürleri ile birlikte olsa da pırasa yemeğini fazla sevmem.
Fakat eşimle tanıştığım günden beri, önceleri kayınvalidemin yaptığı evlendikten sonra da eşimin yaptığı pırasalı börek favori lezzetlerimin arasında yer almaya devam ediyor.
Nasıl mı yapılıyor pırasalı börek?
Öncelikle pırasaları ince ince kıyıyorsunuz, bunları bir tavada veya tencerede yağ, bir miktar salça, tuz ve karabiber ile iyice kavuruyorsunuz. Bu karışım böreğin içini teşkil ediyor.
Tepsinin alt kısmına birkaç kat yufkayı ıslayarak döşüyorsunuz sonra hazırladığınız pırasalı karışımı ve üstüne de birkaç kat daha yufkayı koyuyorsunuz.
Yufkaların üst kısmına da yumurta sarısı sürüp, fırında kıvamında kızarana kadar pişiriyorusunuz.
Yanında ayran bu lezzetin tamamlayıcısı oluyor.
Maalesef sizinle bu lezzetin fotoğrafını paylaşamıyorum çünkü çektiğim fotoğrafları bu lezzetli böreği yedikten sonra kontrol edince net çekilmediklerini farkettim.

Gez dünyayı gör Konya'yı ya da tat Konya mutfağını

Ne demiş atalarımız, "Gez dünyayı gör Konya'yı".
Konya'ya birkaç defa gitme fırsatım oldu ve her seferinde de Konya şehri beni etkiledi. Konya mutfağının da bu etkiye hiç de yadsınmayacak katkısı olduğunu da ayrıca belirtmek isterim.
Aslında Konya ile olan bağım doğduğum günlere kadar gidiyor. Ailemin yaşadığı müstakil 1+2 katlı evin ilk katında Konya Kadınhan'lı kiracımız oturuyordu.
kadim dostlarımdan biri olan Aziz, ben doğmadan 5 ay önce ikinci oğulları olarak doğmuştu.
Hatice teyzenin etli ekmeklerini hala bugün gibi hatırlıyorum.
Sefaköy yolu üzerinde Ovalı ise İstanbul'da Konya lezzetlerini gönül rahatlığı ile deneyebileceğiniz bir restaurant.
Şirketim Yenibosna'da iken sıkça gittiğimiz bir lezzetli yerdi Ovalı.
O günlerde gidip de yazamadığım lezzetleri okumaya buyrun.
Bamya'yı ana yemek olarak tüketmemize rağmen Konya mutfağında çorba olarak yiyebiliyorsunuz, size tavsiyem bamya çorbasını muhakkak limon ile lezzetlendirmeniz olacaktır.
Çorbanın devamında ortaya turşu söylenebilir veya benim her seferinde yaptığım gibi etli sarma ve yoğurt ikilisi masanızda olmalı.
İçecek olarak bol köpüklü hem de bardağın üzerinden taşacak şekilde bol köpüklü ayran tabakların yanında yerini almalı.

Ana yemek olarak Konya mutfağının en bilinen lezzetlerinden biri etli ekmek olmalı bence, hem de 1 metre boyunda olup masanın ortasında uzun uzadıya yer almalı.
Tatlı olarak yine Konya mutfağından lezzetler diyarına katılan kaymaklı saç arası tercih edilmeli.

Ayrıca o gün yemediğim kuzu tandır da Ovalı'da deneyebileceğiniz lezzetler arasında yer alıyor.

16 Mart 2010 Salı

Mart ayında Hacı Abdullah

2001 yılıydı, aylardan Mart, günlerden ise çarşambaydı eşimle tanıştığımda. Kurban bayramının üçüncü günü öğle saatlerinde İstiklal Caddesi'nde o zamanlar sadece Megavizyon şu anda ise Teknosa Megavizyon'un önünde buluşmuştuk ilk kez.
Eh ilk buluşmamız olduğu için iyi bir mekanda yemek yemek uygun olacaktı, o gün 2 oğlumun annesi olacak eşim ile birlikte gitmiştik İstiklal Caddesi Ağa Camii sokağındaki Hacı Abdullah'a .
Sadece o gün gitmedik elbette Hacı Abdullah'a, eşime orada evlenme teklif ettim, evlendiğimiz gün nikahtan sonra orada evli olarak ilk yemeğimizi yedik ve bizim için önemli olan yıldönümü günlerinde de gitmeye devam ettik.
Hacı Abdullah'ı 2001'den önce de biliyordum ve fırsat buldukça gidiyordum.
Geçen 7 Mart'ta da eşimle birlikte tanışmamızın dokuzuncu yılının dönümünde gittik tekrar Hacı Abdullah'a.
İçeri girdiğinizde sizi duvarlardaki raflara yerleştirilmiş envai çeşit turşu karşılıyor her zamanki gibi.
İlk günkü masamıza olmasa da girişteki ilk bölümde yer alan masalardan birine geçtik. Zaten ilk günkü masamıza geçemezdik de yanlış hatırlıyor olabilirim ama 2003'te Hacı Abdullah'ta bir yenileme oldu ve iç kısımı büyüterek asma kat çıktılar.
Hergün 100 çeşide yakın yemek bulunuyor menüsünde Hacı Abdullah'ın. Benim favorim ise Elbasan Tava oluyor her zaman.
Etrafında ve üzerinde bezelye tanelerinin yer aldığı beşamel sosun içinde saklı olan kuzu etinin lezzeti gerçekten tatmaya değer.


Başlangıç olarak Et suyu çorba içtim o gün,

Ortaya salata ve turşu söyledik,
Yemeklerimizin yanına eşlik etmesi için de yeni benim vazgeçilmezim Karışık Komposto masamızdaki yerini aldı.
O nasıl bir lezzettir size kelimeler ile anlatmak kolay değil. Şekeri iyi ayarlanmış, elma, ayva parçalarının içinde yüzdüğü, nar tanelerinin muz dilimleri ile yüzeyinde sandal sefası yaptığı kompostonun her kaşığında kaşığınızdaki meyvelerin ağzınızda bıraktığı lezzet ve tat farklı oluyor.
Bu mükellef menüden güzel bir Kaymaklı Ayva Tatlısı'nı mahrum etmek haksızlık olurdu o gün, benim de gönlüm bu haksızlığa izin vermedi ve kapanışı da Kaymaklı Ayva Tatlısı ile yaptık.
Çok yerde ayva tatlısı yemişimdir ama Hacı Abdullah'dakinde lezzetin yanında sunuma da önem verilmiş. İkiye bölünmüş ayva parçalarının ortasındaki boşluk kuru üzümler ile doldurulmuş, hatrı sayılır büyüklükteki kaymak tatlıdaki yerini aldıktan sonra da hepsinin üzerine çekilmiş Antep fıstığı serpilmiş.

Eğer yolunuz İstiklal Caddesi'ne düşer de lezzetli bir yerde lezzetli yemekler yemek isterseniz Hacı Abdullah'a muhakkak uğrayın.

Pahalı bir yer mi diye soruyorsanız, o gün eşimle tüm bu lezzetlere 90 TL ödedik.




7 Mart 2010 Pazar

Hannover

Her yıl olduğu gibi bu yıl da Mart ayının başında Cebit fuarını ziyaret etmek üzere Hannover'e gittik.
Elbette bu lezzetliyerler bloğum için yeni sayfalar olarak size ulaşıyor.
Hannover Almanya'nın fuar şehri olarak her yıl büyük fuarlara ev sahipliği yapıyor ve fuar zamanlarında şehrin 500.000 civarında olan nüfusu artıyor.
Cebit Hannover'e ilk olarak 2002 yılında gitmiştim.
Eski patronum Eyüp Bey bize (kendisi o yıl gelmemişti) muhakkak biftek yemek için Block House restaurantına gitmemizi söylemişti.
O gün bu gündür Cebit için Hannover'e her gittiğimde muhakkak Block House'e giderim, tabii ki fuar ve fuar zamanı rezervasyon yapmamaları sebebiyle en az 15-20 dakika beklemeyı göze alarak.
Sanırım 2 yıl önceydi, şehrin merkezi olarak bilinen Kröpcke'de u-bahn'dan inmek yerine bir durak önce inmiştik Aegidientorplatz adlı durakta.
O zaman ikinci Block House'u keşfetmiştim.
Şehir merkezine biraz daha uzak olmasıyla daha az kalabalık olacağını düşünerek maalesef yanıldığımı bu yıl farkettim.
Masa bulmak için bu Block House'ta da sıra bekleniyordu.
Bizi o akşam yemeğe davet eden iş ortağımız bizden önce giderek masa tutmuştu da sıra beklemeden masamıza geçtik.
Fakat saat 22:00 olmasına rağmen hala bekleyenler vardı.
Block House lezzetli steak yani biftek yapıyor. Kızartma tercihinize göre kanlıdan iyi pişmişe kadar fakat her halde pamuk gibi yumuşak ve sulu biftekler damağınızda harika bir tat bırakıyor.
Ayrıca Hannover'deki bir diğer akşam ise yine biftek yapan Maredo adlı benim de ilk kez gittiğim restauranta da gittik. Maredo da Block House'un ilk restaurantı gibi Kröpcke'de bulunuyor.
Hangisi mi daha iyiydi diye sorarsanız, benim favorim hala Block House.
Eh bu kadar anlattıktan sonra neler mi yedik?
Buyrun önce Block House, sonra Maredo.

Block House'da başlangıç olarak Carpaccio tercih ettim.

Sonrasında benim steak houselardaki vazgeçilmezim olan medium-well (orta-iyi) pişirilmiş fillet.
Tatlı olarak da benim tercihim apfel strudel (elmalı turta) oldu ama masaya servis edilen bir diğer lezzetli tatlı olan Tiramisu'yu da sizinle paylaşıyorum.


Maredo'da ise yemeğe deniz mahsülleri çorbası, Maredo'nun menüsündeki adıyla Ocean Soup ile başladım.
Block House'da olduğu gibi medium-well pişirilmiş fillet.

Ve tatlı olarak da yine Block House'ta olduğu gibi apfel strudel yemeğin kapanışı içim tercihim oldu.
Eğer yolunuz herhangibir sebeple Hannover'e düşer de lezzetli bir yer ararsanız, öncelikle Block House'u sonra da Maredo'yu tercih edebilirsiniz.